Ankara Karagöl'de bir Kamp Hikayesi
Yoğun tempo iş hayatı koşuşturması arasında kardeşim, arkadaşım ve ben spontane bir şekilde , birlikte kampa gitme kararı aldık. Yanımızda mıç mıç köpeğimiz Ice'ı da alalım dedik. Hali hazırda 2 adet çift kişilik çadırımız olduğu için sadece yer seçmemiz gerekiyordu. Ankara kamp yapılacak yerler açısından çok elverişli bir şehir Mekan olarak çok uzaklara gitmek istemedik neticede hafta sonu için 1 gece kalacaktık onunda yolda geçmesini istemedik. Bu nedenden ötürü Çubuk Karagöl'e gitmeye karar verdik. Net olarak kamp yapacağımız bölgeyi belirlemedik araba ile gezerek kafamıza yatan yeri seçeriz dedik. Çankaya'dan yaklaşık 1 saat süren yolculuğumuz olacaktı. Karagöl'e giderken yol üstünde olan Çubuk ilçesindeki kasaptan köfte ve tavuk kanat aldık. Kasap özellikle sucuk ve tulum peyniri konusunda çok iddialı konuştu, ve dayanamayıp onlardan da aldık. Diğer gereken malzemeleri de ilçeden alıp yolumuza devam ettik.
Karagöl'ün olduğu bölgeye geldiğimizde dağın etrafındaki patika yolları tek tek gezerek güzel bir aradık. Girdiğimiz bütün yollar belli bir rakımdan sonra kar nedeniyle kapalıydı ve her yoldan geri dönmek zorunda kaldık. Bir yandan acele etmemiz de gerekiyordu hava kararmadan önce uygun yeri bulmak istedik ve tabi inceden stres olmaya başladık. Artık bu son yol başka yer kalmadı diyerek bir yola girdik ve devam etmeye başladık. Yolun sonlarına doğru dere yatağı yol ile kesişti ve bizde tarlaya çıkıp oradan devam ederek kendimize nihayet dere kenarında uygun bir yer bulduk. Araçtan iner inmez hazırlıklara başladık, çadırlar kuruldu, yakacak odunlar ve kozalaklar toplandı. Ateş yakacağımız yeri çadırın hemen önüne taşlar ile yer yapıp belirledik.
Ateşimizi yaktıktan sonra karşısına kurulup ilk keyif biralarını açtık. O yorgunluğun üzerine süper geldi diyebilirim. Hava hafiften kararmaya başladı ve ateşin etrafında 4'ümüz 2 saate yakın bir süre sohbet ettik ve karınlar acıkmaya başladı. Önden terbiyeli kanatlar ile başladık ve anında bitirdik. Hemen köftelere geçmeyelim şişmeyelim istedik o nedenle rakıyı açıp sohbetimize devam ettik. Bu arada kafamızı kaldırıp yukarı baktığımızda muazzam bir görüntü vardı. Tüm yıldızlar muazzam görünüyordu, etrafımızda halen kar olduğu için ay ve yıldızların ışığı ortamı hafiften aydınlatıyordu. Rakınında katkısı ile kahkaha seslerimiz yükselmeye başladı ama etrafta hiç kimse olmadığı için kendimizi aşırı derece özgür hissediyorduk o arada sirtaki bile oynadık?.
Köfteleri de bitirdikten sonra ufak bir yürüyüş yapalım dedik ama soğuk hava sağ olsun rotamız 5 dakika falan sürdü . Hafiften uyku bastırmaya başladı, dedik artık yatalım topladığımız son odunları da ateşe atıp son kez bir körükleyip çadırlara girdik. Bu kadar ateş yaktıktan sonra çadırın içi ısınmıştır diye düşünerek çadırlara girdik ama zerre etkisi olmadığı gerçeği yüzümüze vurdu. Bu havalarda yapılan kamplarda en çok ihtiyaç duyulan şey uyku tulumu ama bizde hak getire ne gezer bizde uyku tulumu diyerek yorganlara abandık. Sabaha karşı 5 gibi üşüdüğüm için köpeği çadıra aldım sarılarak yattık ama oda işe yaramadı ve 3 kişi aynı çadırda yatma kararı aldık. 15 dakika sonra çadır arkadaşlarım arabaya gitme kararı aldı köpek dahil. Ben de kendi kendime hırs yaptım, kampa geliyorlar ne arabası falan siz gidin ben yatarım tek başıma dedim. Bu şekilde sabahı ettik ama sırtlar tutuk bir şekilde uyanmamıza rağmen gözümüzü açtığımızdaki manzara inanılmazdı.
İnsanın içini pozitif bir duygu kaplıyor o anda etrafa bakıyorsunuz ve Allahım ben nerdeyim ne güzel bir sabah diyerek şaşkın şaşkın etrafa bakıyorduk. Bu hissi pekiştirmek adına bir kaç kere yatıp tekrar kalktım?.
Kahvaltı etmek için tekrar ateşimizi yaktık. Yanımızda getirdiğimiz 5 litrelik su bitmek üzereydi sağ olsun kardeşim köpek susuyor diyerekten bütün gece köpeğe bizim sudan içirdi. Halbuki çadır kurduğumuz alanın hemen aşağısında su yatağı vardı.
Kalan suyumuzu ateşe koyup ısınmasını beklerken kahvaltılık malzemeleri hazırlayalım dedi,bir de ne görelim bizim köpek, kahvaltı için ayırdığımız kasabın överek aldırdığı sucukları ve peynirleri yemiş, ekmeğimizi de almış bir tane ağacın altına götürmüş. Allahtan doymuş ki poşetin dibinde biraz peynir bırakmış, çaresizlik içerisinde ateşteki saca yumurtaları kırıp içine de peyniri ekleyip ağacın altından ekmeğimizi alıp kahvaltımızı yaptık. Az kalan suyumuzunda plastiği eriyip ateşe döküldü başka bir şişe ile su kaynağından yeni su alıp tekrar ateşe koyup sonrasında kahvelerimizi içtik.
Eee karınlar doydu sıra geldi güneşlenip kitap okumaya, kitap okuma alışkanlığım yoktur ama burada çok istekli bir şekilde okudum. Kitaptan sonra biraz kestirip yola koyulma kararı aldık, hafta sonu için gayet güzel bir organizasyon yapmış olduk. Gerçekten çok huzurlu bir şekilde evlerimize döndük. Çadırda kalarak ucuz bir tatil yaptık ama sonrasında ben sırt ağrılarından kaynaklı 2 kere masaj yaptırmak zorunda kaldım?
Yine muhteşem bir yazı…Hem bu kadar doğal olup, hem de bu kadar detaylı yazabiliyorsun ya süper valla.
Gitmiş kadar oldum resmen…Özellikle “MıÇmIÇ” köpeğin Ice ve marifetleri de yazıya ayrı bir güzellik katmış.
Yine insanın yüzünde gülümseme oluşarak okunan bir yazı…Tebrikler en kısa zamanda gitmek dileğiyle 🙂